Ağır ceza mahkemesi, ilk derece ceza yargılamasında kanunda öngörülen ceza miktarı bakımından en ağır suçlara bakan mahkemedir. Ağır ceza mahkemesinin görevi, 5235 Sayılı Kanun md. 12’de düzenlenmiştir.
Yağma suçu; failin, menkul bir malı cebir ve tehdit kullanmak suretiyle zilyedinin rızası dışında malın zilyedini, bu malı kendisine teslim etmeye veya bulunduğu yerden alınmasına karşı koymamaya zorlaması ile oluşur. Bu nedenle, suçun konusu herhangi bir menkul maldır.
TCK 81. madde düzenlemesinde yer alan “kasten öldürme” çoğunlukla bilenen adıyla kasten adam öldürme, bir kişinin; başka bir veya birden fazla kişinin hayatına kasıtlı olarak son vermesidir. Bu suçta adı üzerinde kişiyi öldürmeye yönelik irade söz konusudur. Eğer fail, karşısındaki kişiyi öldürme niyeti ile hareket etmemiş ise taksirle öldürme suçu gündeme gelir.
Kasten öldürme, insanlıkla yaşıt bir suçtur. Toplumsal hayatın vazgeçilmez unsuru olan insanın var olması, yaşama hakkının etkin bir şekilde korunması ile mümkün olur. Bir kimse keyfi olarak yaşama hakkından mahrum bırakılırsa diğer tüm temel haklar anlamsız olacaktır. Savaş zamanında ve ulusun varlığını tehdit eden diğer olağanüstü durumlarda bile bu hak esirgenemez. Bu sebeple ceza kanunları kasten öldürme suçuna yaptırım sisteminde yer alan en ağır cezayı öngörür. Nitekim bu fiil için TCK.nun 81 nci maddesinde, “müebbet hapis cezası” öngörülmüştür. Madde Gerekçesinde; “ (…) 765 sayılı Türk Ceza Kanunundan farklı olarak, suçun temel şekli açısından müebbet hapis cezası öngörülmüştür. Bu düzenlemeyle, kişinin hayat hakkına verilen önem vurgulanmıştır” denilmektedir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç, ceza kanununa göre suç teşkil eden bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir netice meydana getirmesiyle oluşur (TCK m.23). 5237 sayılı TCK’ya göre failin kastı temel suçu gerçekleştirmeye yönelik olsa bile, fail, meydana gelen daha ağır veya başka neticeye göre cezalandırılmalıdır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, failin kastettiği suçun vücut bulması için yeterli olanın ötesinde bir zarar veya tehlikenin gerçekleştiği suçlardır. Örneğin, basit yaralama suçu işlemek için mağdura yumruk atan failin hareketi mağdurun bir gözünün kör olmasına yol açmışsa neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu söz konusu olacaktır.
Konumuzu oluşturan neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama suçunun temel özelliği, kasten yaralama suçu ile taksirle adam öldürme suçunun bileşeni olmasıdır.8 Kanunda yaralama suçunun nitelikli bir hali olarak düzenlenmiş olan neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda, kanun koyucu kasten yaralama fiilini işlemek suretiyle mağdurun ölümüne sebebiyet vermiş olan faile, fikri içtima hükümlerine göre kasten yaralama ve taksirle öldürme fiiline verilecek cezadan daha fazla bir ceza süresi öngörmüştür. Bu durum karşısında, bu suçun hukuki niteliğinin ve uygulama sahasının sınırlarının titizlikle belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, o nedenle, aşağıda önce neticesi sebebiyle ağırlaşan suç düzenlemesinin ve inceleme konumuz olan neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suç tipinin gerekli ve kusurluluk ilkesi ile uyumlu olup olmadığı ile suçun hukuksal niteliği konusu üzerinde durulacaktır. Daha sonra, suçun unsurları ve 765 sayılı TCK.nun 452. maddesinde düzenlenen kastın aşılması suretiyle adam öldürmek suçu ile 5237 sayılı TCK.nun 87/4 maddesinde yer alan neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçu karşılaştırmalı olarak incelenmeye çalışılacaktır. En sonda ise Yargıtay’ın bu suça ilişkin bazı kararları konuları itibariyle ayrı başlıklar altında irdelenmeye gayret edilecektir.
Taksirle insan öldürme, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir kusurlu davranış ile öngörülebilir nitelikte bir neticenin “öngörülemeyerek” bir kimsenin hayatına son verilmesidir. Bilinçli taksirle insan öldürme ise yapılan kusurlu davranış ile bir kimsenin ölebileceğinin fail tarafından “öngörülmesine” rağmen, şansa veya kişisel becerilere güvenilerek davranışın yapılmasıdır. Taksirle ölüme neden olma suçu, ‘Hayata Karşı Suçlar’ bölümünde TCK md. 85’te düzenlenmiştir.
Taksirle adam öldürme suçu, kişinin yapmış olduğu hareketin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle birinin ölümüne neden olmasıdır. Taksirle öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK)’nda Kişiye Karşı İşlenen Suçlar kısmında, Hayata Karşı Suçlar bölümünde 85. maddede yer almaktadır.
İrtikap suçu, kamu görevlisinin (memur, bilirkişi vb.), icra ettiği kamu görevinin kendisine sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, muhatap olduğu kişilerden yarar sağlamaya veya bu kişileri yarar sağlama yönünde vaatte bulunmaya yönlendirmesi ile oluşur.
İrtikâp suçu, TCK’nın 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun ile değişik 250. maddesinde; “(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması hâlinde, icbarın varlığı kabul edilir.
(2) Güveninin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Zimmet suçu, kamu görevlisi olan şahsın görevi nedeniyle zilyetliği kendisine verilmiş olan veya gözetimiyle sorumlu olduğu mallar üzerinde görev çerçevesine aykırı bir şekilde tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya irtibatlı bulunduğu bir başkasının zimmetine geçirmesi olarak tanımlanabilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247 ve devamı maddelerinde düzenlenmektedir. Buna göre, görevi gereği zilyetliği kendisine devredilen ya da koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı zimmetine geçiren kamu görevlisi 5 ila 12 yıl hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.
Suçun faili ancak bir kamu görevlisi olabilir. Kimlerin kamu görevlisi sayılacağı hususu Türk Ceza Kanunu’nun md.6/1-c’de belirtilmektedir. Bununla birlikte mevzuatımızdaki bazı özel kanunlarda “kamu görevlisi sayılır” ya da “kamu görevlisi gibi cezalandırılır” şeklindeki düzenlemeler de suçun niteliğini belirlemede dikkate alınmalıdır (Örnek olarak 399 sayılı KHK md.11/b).
Rüşvet verme suçu, herhangi bir kimse tarafından işlenebilir (TCK md. 252/1). Rüşvet alan kişinin kamu görevlisi olması şart olmasına rağmen, rüşvet veren kişi bir kamu görevlisi olabileceği gibi herhangi bir vatandaş da olabilir.
Rüşvet verme fiili, bizzat doğrudan fail tarafından işlenebileceği gibi aracılar vasıtasıyla da işlenebilir. Rüşvet verme suçu açısından önem arz eden nokta, haksız yararın sağlanması veya sağlanacağının vaad edilmesidir. Haksız yarar, dolaylı bir biçimde üçüncü kişiler aracılığıyla sağlanmış veya vaad edilmiş olsa dahi rüşvet verme suçu işlenmiş olur.
Rüşvet verme suçunun cezası; 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 252/1).
Kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi halinde, rüşvet anlaşması tamamlanmadığından rüşvet teklifinde bulunan kişiye verilecek ceza yarı oranında indirilir (TCK md. 252/4). Yani, bu halde rüşvet teklif edene verilecek ceza 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
(1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.
Resmi belgede sahtecilik suçu, resmi bir belgenin sahte olarak düzenlenmesi, başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya kullanılması şeklindeki suçun basit haliyle işlenirse sanığa verilecek ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 204/1)
Kamu görevlisinin görevinden kaynaklanan görevi kötüye kullanma suretiyle, resmi belgeyi sahte olarak düzenlemesi, değiştirmesi, kullanması halinde resmi evrakta sahtecilik suçunun cezası 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 204/2).
Nitelikli Dolandırıcılık Suçu ile ilgili olarak Dolandırıcılık suçuna ilişkin yapılmış olduğumuz açıklamalar aynen geçerlidir. Zira dolandırıcılık suçunun işleniş biçimi, mağdur yahut fail unsuru bakımından özellik gösteren kimi hâller, TCK 158. Madde kapsamında suçun nitelikli hâli olarak düzenlenmiş, bağımsız bir ceza normu sevk edilerek, ayrı bir suç biçimi teşkil edilmiştir. Bu suçların tamamı bakımından Ağır Ceza Mahkemeleri görevlidir. Nitelikli dolandırıcılık cezası ile ilgili hâlleri ayrı ayrı ele alalım
2018 yılında Cumhuriyet Başsavcılıklarınca dolandırıcılık suçundan açılan soruşturma dosya sayısı, 488 521 adettir. Bu rakam, mala karşı işlenen suçların (hırsızlık, kullanma hırsızlığı, yağma, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, hakkı olmayan yere tecavüz, güveni kötüye kullanma, bedelsiz senedi kullanma, dolandırıcılık, kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf, hileli iflâs, taksirli iflâs, karşılıksız yararlanma, şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi, suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi, suç konusu eşya hakkında bilgi vermeme) % 23,7 sini oluşturmaktadır.
Dolandırıcılık soruşturması açılan 488.521 adet olaydan 219.287 (% 44,9) adeti hakkında kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı verilmekte, 184.075 (%37,7) adet dolandırıcılık dosyası başka gerekçelerle kapatılmakta, sadece 85.159 (% 17,4) adeti hakkında kamu davası açılmaktadır. Kamu davası açılan dosyalardan yüzde kaçı hakkında mahkumiyet kararı verildiğine ilişkin elimizde veri bulunmamaktadır. Mala karşı suçlarda mahkemelerde mahkumiyet oranı % 47 olduğu gerçeği baz alınacak olursa, dolandırıcılık soruşturması açılan dosyalardan (488.521) % 10 unun yaklaşık olarak mahkumiyet ile sonuçlandığı ifade edilebilir.
Hileli ve taksirli iflas suçlarına uygulamada sıkça rastlanmaktadır. Bu açıdan iflas suçları denildiğinde akla ilk olarak hileli ve taksirli iflas suçları gelmektedir. Söz konusu suç tipleri hakkında doğru tespitlerde bulunulabilmesi için sadece ceza hukuku bilgisi yeterli olmayıp aynı zamanda icra-iflas hukukunun uzmanlık gerektiren çoğu ayrıntısı hakkında da bilgi sahibi olunması gerekmektedir. Bu bağlamda çalışmada yeri geldikçe icra-iflas hukukuyla ilgili kavramlara değinilerek bu kavramların ifade ettikleri anlamlar ortaya konulmaya çalışılacak ve konuyla ilgili çözüm önerileri sunulacaktır.
Ağır Ceza Avukatı © Copyright 2021| Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir.