Şerefe Karşı Suçlar başlığı altında düzenlen hakaret suçu ile özgürlük hakkı ya da devlet idaresi değil, mağdurun şerefi korunmak istenmektedir. Hakaret suçu huzurda hakaret ve gıyapta hakaret suretiyle iki şekilde işlenebilir.
Madde 125- “(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. “
Huzurda hakaret açısından önem taşıyan en önemli şey mağdurun ne zaman hazır olduğunun kabul edileceğidir. Hakaret suçunun huzurda gerçekleşmiş sayılabilmesi için fail ve mağdurun birbirlerini görmeleri şart değildir. Mağdurun hakaret eden failin sözlerini duyması ve failinde duyulduğunu bilmesi suçun oluşumu için yeterlidir.
Madde 125/1- “Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.”
Madde metninden de anlaşıldığı üzere hakaretin unsurları yanında gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için hakareti en az üç kişinin duyması gerekir. TCK. en az üç kişi diyerek sayı unsuruna açıklık getirmiştir. Buna göre en az üç kişinin somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmeyi öğrenmiş olması gerekmektedir. Bu üç kişinin aynı anda bir arada bulunmasına gerek yoktur. Fail fiili değişik zamanlarda değişik kimselere ayrı ayrı ve teker teker bildirse de yine bu suç oluşur. Belirmek gerekir ki bu üç kişinin hesaplanmasında fail hesaba katılmaz.
En az üç kişiyle ihtilat edilmesi çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Bu suç sözle, yazı ile, telefon-radyo-televizyon-internet yoluyla işlenebilir. Sözle işlenmesi; sözlerin en az üç kişinin huzurunda söylenmesiyle ihtilat gerçekleşmiş sayılacaktır. Failin bu kişilerin tümüne hitap etmesine gerek yoktur. En az üç kişinin duyabileceği şekilde konuşması yeterlidir. Yazı ile işlenmesi; en az üç kişiye aynı içerikte yazı (e-posta vb.) göndermek suretiyle ihtilat unsuru gerçekleşmiş olur.
Hakaret suçunun koruduğu hukuki eğer şeref ve sosyal saygınlıktır. Nitekim madde gerekçesinde de kanun koyucu kişisel şerefi, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer olarak açıklamıştır.
Şeref ise ikiye ayrılır. İç şeref; kişinin şerefli bir kişi olduğuna ilişkin kendine yönelik beslediği iyi duygu, dış şeref ise insan onuruna dayanan ve diğer kişilerin ona verdiği değer ve saygıyı ifade eder. TCK. Bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak deyimi ile iç ve dış şerefi korumak istemiştir. Onur-şeref iç şerefi, saygınlık ise dış şerefi anlatmaktadır.
Herkes bu suçun faili olabileceği gibi herkes bu suçun mağduru da olabilir. Yani fail ve mağdurun sıfatının herhangi bir özellik taşımasına gerek yoktur.
Madde 126- (1) Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.
Tüzel kişiler açısından da belirtmek gerekir ki bu suçun faili olamazlar ancak mağduru olabilirler. Örneğin küçüklerin ya da akıl hastalarının da bu suçun mağdurları olabileceğini söylemek mümkündür.
Dolaylı hakaret denilen ve belli bir kişiye yönelik olmakla birlikte başka bir kimseyi de kapsayan hakarette mağdur sayısı kadar suç vardır. Böyle bir durumda her bir mağdur şikayet hakkını kullanabilir. Bunun yanı sıra; birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır.
Kanun koyucu suçun oluşması için somut bir fiil veya olgu isnadı veya sövmeyi aramaktadır. Bu suç seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler somut bir fiil veya olgu isnadı veya sövmektir. Somut bir fiil veya olgu isnat etmekte isnad olunan hususun belirli olması şarttır. Hırsız şeklindeki bir ifadede isnad olunan fiil veya olgu belirli olmayan, değer yargısını içerdiğinden sövmek hakareti içinde değerlendirilebilir. İsnadın bir fiile, olaya ilişkin bulunması gerekir. Ayrıca fiilin meydana gelmiş olması yani somut bir olaya ilişkin olması gerekmektedir. Hatta bu da yetmez fiil belirli olmalıdır.
Somut fiil veya olgunun isnad olunan kimseden bir başka kişinin şerefini ihlal ediyorsa burada dolayısıyla hakaret söz konusu olur. Örneğin B nin babasının annesini pazarladığını söylenmesi durumunda B nin yanında B nin anne ve babasına da hakaret edilmiş sayılır.
Sövmenin şekli ise önemsizdir. Sövme bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte olması gerekir. Hakaret suçu ani suç olup tamamlandığında suç aynı zamanda bitmiş de olur.
TCK. Madde 125/3 de Düzenlenen Haller : Bu hallerde cezanın alt sınırının bir yıldan az olamayacağı öngörülmüştür. Bu haliyle artık para cezasına hükmedilemeyeceği sadece hapis cezasına hükmedilebileceğini söylemek mümkündür.
1- Suçun Kamu Görevlisine Karşı Görevinden Dolayı İşlenmesi
Kamu görevlisi tanımından memur, kamu hizmetiyle muvazzaf kimse anlaşılmalıdır. İster kamu görevlisinin huzurunda isterse gıyabında bu suç işlensin burada bu hükmün uygulanması için suçun görevinden dolayı işlenmiş olması şartı aranır.
2- Kişinin Dini, Siyasi, Sosyal, Felsefi İnanç, Düşünce Ve Kanaatlerini Açıklamasından, Değiştirmesinden, Yaymaya Çalışmasından, Mensup Olduğu Dinin Emir Ve Yasaklarına Uygun Davranmasından Dolayı İşlenmesi
Madde sadece din ve ibadet özgürlüğünü değil, düşünce özgürlüğünü de koruma altına almaktadır. Örneğin namaz kılıyor diye bir kişiye hakaret edilmesi hakaret suçunun ağırlaştırılmış sebebi sayılacaktır.
3- Suçun Kişinin Mensubu Bulunduğu ine Göre Kutsal Sayılan Değerlerden Bahisle İşlenmesi
TCK. Madde 125/4 te Düzenlen Haller : Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
Yasa Koyucu hakaret suçunda iki hafifletici sebep belirtmiştir. Bunlardan ilki Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi olup ikincisi ise hakaret suçunun karşılıklı işlenmesidir. Böyle bir durumda Mahkemece faile ceza verilmeyedebilir.
“..Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir ( M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14. ).Bu düşünceden hareketle 5237 Sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
"Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 Sayılı Kanun'da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir..” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 01.06.2021 T., 2020/1-120 E., 2021/232 K. www.kazanci.com.tr)
Suçun Manevi Unsuru
Hakaret suçunun oluşabilmesi için failin fiili ve neticeyi bilmesi ve istemesi gerekmektedir. Bu bağlamda eylemin şaka olup olmadığı her olaya göre ayrıntılı olarak incelenmelidir.
Hakaret Suçunun Karşılık Olarak işlenmesi
Karşılıklı olarak işlendiği değerlendirilen bu suça ilişkin davalarda Mahkemelerce “karşılıklı” olduğundan bahisle ceza verilmesine yer olmadığına dair karar veya düşme kararı verilmektedir.
“..Sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki, eşinin tahlil sonuçlarının kayıtlarda görülmemesi üzerine sonuçları sorduğunda görevlilerin kendisiyle alay eder gibi konuşması ve eşi tekrar kan vermeye girdikten birkaç dakika sonra geri gelip hemşirelerin kendisini azarladıklarını, hakaret ettiklerini senin kocan artist mi gibi laflar söylediklerini, dayanamayıp çıktığını anlatması üzerine kendisini kaybederek bağırdığına yönelik savunmaları karşısında; olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek, sanık hakkında TCK'nın 129. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususu tartışılmadan, yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması, kanuna aykırıdır…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 15.06.2022 T., 2020/16164 E., 2022/15235 K. Sayılı kararı – www.kazanci.com.tr)
Hakaret Suçunun Haksız Bir Fiile Tepki Olarak İşlenmesi
TCK m. 129/1, hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde “verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu hükümden faydalanabilmek için ortada haksız bir fiil olacak ve kişi bu haksız fiile karşı tepki olarak hakaret edecektir. Örneğin yolda gezerken köpeğine tekme adan bir adama hakaret edilmesi haksız bir fiile tepki olarak kabul edilmelidir.
Teşebbüs
Kural olarak hakaret suçuna teşebbüs mümkün değildir. Ancak fail hakaret içeren bir e-postayı gönderir fakat e-posta mağdurun eşi tarafından açılır ve silinirse bu durumda suçun teşebbüs aşamasında kaldığı söylenmeli Mahkemede bu husus tartışılmalıdır.
Şikayet
Şikayet hakkı öngörülen bu suç tipinde Savcılık kendiliğinden soruşturma başlatmaz. Ancak kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işleniyor ise burada artık şikayet aranmaz Cumhuriyet savcısı re’sen (kendiliğinden) soruşturmayı başlatır.
Mağdur hakarete maruz kalmış ancak şikayetten önce ölmüşse, ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.
Şikayet hakkının süresi sınırlıdır. Bu süre; fail ve fiilin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır.
Uzlaşma
TCK'nın 125/1. maddesinde düzenlenen hakaret suçun CMK'nın 253/3. maddesi uyarınca uzlaşmaya tabi hale gelmiştir.
Hakaret suçu şikayete tabii olduğu için uzlaşmaya tabi olan suçlar arasında olup, kovuşturmaya yani dava aşamasına geçmeden önce (soruşturma aşamasında) Savcılık dosyayı uzlaştırmacıya gönderecektir. Uzlaşılamama durumunda dava açılacaktır.
Ağır Ceza Avukatı © Copyright 2021| Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir.